23 Eylül 2011 Cuma

İtiraf etmek lazım Sabetaycılık Bulandırıldı!

İtiraf ediyorum. Çünkü bu "sır"rı daha fazla taşıyacak gücüm yok...

Günlerdir bunu düşünüyorum; itiraf edeyim mi, etmeyeyim mi? Eğer bana kalsaydı ederdim, fakat sevenlerimi hayal kırıklığına uğratmak beni kahrediyordu. Ve sonunda...

Evet, ben de bir "Sabetayist"im ("e" ile mi yazılıyordu, bilgisayar kelimenin altını kızarttı; yoksa, bilgisayarımı siyon avcıları mı ele geçirdi?).

Nerden mi ulaştım bu gizli bilgiye...

Geçenlerde okuduğum bir kitapta, Nevzat Yalçıntaş'ın Sabetayist olduğuna güçlü "vurgular" yapılıyordu. Ve üstelik Yalçıntaş, bunu yalanlama gereği duymuş... Eeee, ateş olmayan yerden duman çıkmayacağına göre ...

O an beynimde şimşekler çaktı. Ve puzzle'ın eksik kalan yerlerini tamamladım. Nevzat Yalçıntaş ile "hısım-akraba" ilişkim var. Amcamın kızı ile Yalçıntaş'ın amcasının oğlunun oğlu evli. Bildiğiniz gibi Sabetaylar evlilikleri kendi aralarında yaparlar...

Ve üstelik babamın adı Mehmet. Mehmet, Sabetayların yoğun olarak kullandığı isimlerdendir. Dedemin babasının adı Hacı Hüseyin Efendidir, ki Hüseyin ve Efendi kelimelerinin yan yana gelmesi tesadüf olamaz...

Annemin babası beton/demir/kalıp işleri yapan bir "duvarcı" ustasıydı. Bilindiği gibi Mason, duvarcı demektir.

Ayrıca yurtdışı seyahatlerimin birinde uçağım Selanik üzerinden geçmişti...

Ve sağcı gelenekten gelen biri olmamı bütün bu delillerin üzerine koyunca (Sabetayların hepsinin burjuva ve sağcı olduğunu öğrendiğimize göre) fotoğraf ortaya çıkıyor...

Bu satırları okurken bana yardımcı olacak doktor ismi üzerinde düşünmeye başladığınızı hissediyorum; Hayır, ben kafayı yemedim...

Bu zırvaları, üstelik 25 YTL verip, alıp okurken iyi, bana gelince "bu adam kafayı yemiş"; yok öyle yağma...Bana gelince "isimlere takmış zavallı" diyorsunuz ama Soner Yalçın'ın marazi bir halet ile yazdığı kitapları bestseller yapıyorsunuz...

Ben bu "metodoloji"yi Soner Yalçın'dan öğrendim. Böylece "tam" beyaz olmasam da, açık gri Türk olduğumu öğrenmiş bulunuyorum; mutluyum yani..

Ben neden değilim diye üzülmeyin, siz de ailenizdeki isimleri karşınızdaki beyaz kağıda yazın ve analitik olarak (Çünkü Soner Yalçın böyle yapıyormuş) ilişkilendirin siz de Sabetay olacaksınız...

Soner Yalçın'ın yöntemi bu. Bu tarzda belge, delil, kaynak önemli değil. İsim ve sembolleri yan yana koyun bir şey mutlaka çıkar. Tarihi bilgiler için ise, google.com'u tıklıyorsunuz, anahtar kelimeyi yazıp enter'a basıyorsunuz, önünüze çıkan makaleleri harmanlayıp "uzun yıllar süren araştırmalarım sonunda bu bilgilere ilk ben ulaştım" diyorsunuz. Arkanıza güçlü medya desteğini de aldınız mı işlem tamam...

Ama bütün bu işi yaparken "kurgu" kabiliyetinizin çok iyi olması lazım. Ki Soner Yalçın bunu Kurtlar Vadisi'nin "concept" danışmanlığı ile gösterdi...

Soner Yalçın ilk senaryo eğitimini Perinçek'in yanında aldığı için sizden bir adım öndedir, bunu kabul edelim. Bir de, Doğu abisinin yanındayken kurduğu "derin" ilişkiler. Böylece kimi "mahrem" mevzular zarflar içerisinde kapısının önüne bırakılıyor...

Şanslı kerata...

Gelelim Soner Yalçın'ın roman (pardon araştırma) tekniğine. Soner Yalçın'ın araştırmalarında, kuvvetli kaynak desteği vardır. Kaynak kişi, kitap, dergi ve internet siteleri burada önemli. Kaynak kişiler "çok önemli" olduğu için isimleri açıklanmıyor. Mesela "ismini açıklanmasını istemeyen bir istihbarat görevlisi", "şahit", "MİT'ci" "CIA işbirlikçisi" bu kitaplarda sık sık karşınıza çıkıyor. Bu isimler, yıllardır aydınlatılamayan cinayetler hakkında birilerini suçluyor, olayları en ince detayına kadar açıklıyor. Reis ve Bay Pipo gibi eserlerinde bu şahitlerden bolca var...

Veya Teşkilatın iki Silahşörün'deki gibi, 21. yy'ın Yakup Cemil'i çıkıp yaptığı işleri anlatıyor. Gerçi, Yakup Cemil Jr. Daha sonra deşifre olmuştu. Adam, İnci Baba mukallidi Kadri Baba çıkmıştı...

"Efendi"lerde ise, nüfus dairesinden alınan bilgiler güzel bir şekilde kurgulanarak, bazı şifre kelimelere atıflar yapılarak ve akraba ilişkilerine anlamlar yüklenerek kimin "dönme" olduğunu, kimin bir türlü dönemediğini anlıyoruz. Bu şifre kelimeler herkesin aklında; Efendi, Hüseyin, Hüdai, Işık, Nur vs. uzayıp gidiyor...

Bu tarzda herkes bir şekilde Sabetay; Atatürk'ün "Efendiler" diye hitap ettiği I. İzmir İktisat Kongresi aza ve katılımcıları, Sabetay Latife Hanımla evlenen Atatürk, Sabetay Mevhibe Hanım'la evlenen İsmet Paşa, İttihatçı Talat , Cemal Paşa, Dr. Nazım, İstiklal Harbinin bütün Paşaları ve Cumhuriyetin kurucuları, İslamcılar, Milliyetçiler; herkes...

Sabetaycılık için önemli bir sembol olan "Işık" ile Dokuz Işık arasında ilişki kurularak MHP hareketi Sabetay olma "şüphesi" altındadır, İsmi Fevzi veya Fevziye olanlar, Sabetay Sevi'den 100 yıl önce yaşayan Aziz Mahmut Hüdai (Hüdâ, İbranice'de de olduğu için), Mehmetler herkes...

Ve en önemlisi bu Sabetaycıların hemen hepsi bir şekilde "sağ" cenaha mensuptur. Nasılsa, solcu Sabetay yok. Buna da bir açıklama var elbet; Sabetaylar burjuva sınıfına mensup...

Ve bütün bunları yaparken kimseyi "Sabetay" olmakla suçlamıyor, olabilir amma olmayabilir de diyerek okurun kafasına koskoca bir soru işareti bırakıyor. O anda artık kitapta ismi geçen herkes "zanlı"dır...

Bu hastalıklı, gayrı ilmi, dahası anakronik ve en basit tarihi ilişkiden uzak; kaynak olarak kendi bilgisayarını gösterme "ciddiyeti"ne (Efendi II'nin kaynakçasındaki "file:///c/win89eng/desktop/sabatians.htm" ve devamı "htm" uzantılı kaynakları inceleyin) sahip çalışma her nedense yüzbinler basıyor. Burada ortaya çıkıyor ki insanımız bu tür "komploları" okumayı seviyor.

Peki ben bunca bilgiyi nereden aldım? Hayır, kimse kapımın önüne bir zarf bırakmadı ve telefonun öbür tarafındaki ses "size, Soner Yalçın hakkında bilinmeyenleri anlatmak istiyorum" demedi.

Daha önce defalarca yazılan bu bilgileri bir araya toplayıp, düzenleyen Aytekin Gezici isimli bir yazarın kitabından ve okuduğum Soner Yalçın "eser"lerinden aldım. Gezici'nin hacmi küçük fakat Soner Yalçın "efsanesi"ni yıkabilecek çapta önemli "Soner Efendi" kitabından. Akis Kitap'ta çıkan bu kitabı mutlaka okuyun.

Hoşunuza gitmeyen satırlar da olacaktır mutlaka, ama en azından"Soner'in üfürükleri"ni anlamlandırmak açısından önemli bir kitap olduğuna inanıyorum. Ayrıca, "büyük" yazar olmak isteyenlere "copy paste" tekniğinin ve medya grupları ile ilişkilerin önemini ihtar eden yapısıyla da önemli bir araştırma.

Yazıya Soner Yalçın tekniği ile son verelim, daha önce de sorulduğunu tahmin ettiğim bir soruyu sorarak:

Bu kitapların amacı, bu isim "mahşeri" arasında gerçek Sabetayların kimliğinin açığa çıkmasını gizlemek olmasın?